Kasım ayında 4 günlük bir Çanakkale seyahati yaptık. Turistik sezonun sonunu biz yapmış olduk; bizim gidişimizle birlikte otel de bu seneyi kapadı. Sıcak ve kalabalıktan hoşlanmayan bizim için, bayağı hoş oldu. Hava da şansımıza çok güzeldi. Uzatmayayım… Kaldığımız yer, Assos’a bağlı Sivrice köyüne çok yakındı. Otel sahibelerimizin önerisi ile akşam yemeğini köyde, Etem ile Aslı adında bir restoranda yaptık. Mekan çok çok cici. Ata Demirer’in filmlerindeki mekanlardan:) Etem ve Aslı ise, şu hayatta çoğumuzun ağzından en az bir kere çıkmış, ‘Büyük şehri terkedip ufak bir kasabaya yerleşmek istiyorum.’ hayalini gerçekleştirmiş bir çift. Yemekleri kendileri hazırlıyorlar. Benim gibi bir meze delisinin gözlerini parlatacak bir yerdi. Çoğu mezeyi çok sevdim, ama birine bayıldım: Rum Cacığı. Tarifini sormadım, ama bizim klasik cacığın çok daha koyusu (süzme yoğurtla yapılmış belli, haydari kıvamında) ve çok daha sarımsaklısı. Ve de asıl büyük farkı içinde salatalık yerine deniz börülcesi vardı. Bu arada, orijinal Rum tariflerine baktım, genelde salatalık kullanılmış. Bu deniz börülcesi katkısı Aslı’dan kaynaklanıyor kuvvetle muhtemel.
Bunun dışında, ertesi gün yine Sivrice Köyü’nde, Muammer Can’ın yerinde mangalda balık yedik. Salaş, süper samimi, gerçek bir balıkçı; denizin hemen kenarında. Yediğim en lezzetli palamutu yedim. Gözümüzün önünde ayıklayıp, mangala koydu. Doyasıya, taze ve lezzetli bir balık menüsü için adres de bu olabilir. Çok çok beğendik.
Çok güzel yerler buralar… Havası güzel, doğası güzel, turist sayısı makul, mutfağı güzel… Yaşayanlar değerini bilsinler.
Bir cevap yazın