Bu seferki hikayemiz hiç öyle uzaklardan değil, tamamen bizim içimizden. Geçen sene e-mail yoluyla görüştüğüm bir okuyucum, kod adı Zeyna (kendisini çok güçlü gördüğümden bu ismi verdim:), bana bu resimleri yolladığında, gözlerim yuvalarından fırladı. Hemen bu işin sırrını sordum, acilen anlat bana dedim! O da sağolsun, hiç üşenmeden, tüm yaptıklarını ve yaşadıklarını bütün ayrıntılarıyla anlattı… Ben Zeyna’ya kısaca “Bravo!” diyorum, sizlerin adına da… Yan iş olarak, kişisel gelişim seminerleri vermesini öneriyorum hatta. Bundan daha takdir edilesi bir hoca olabilir mi? Bir okuyun, ne demek istediğimi anlayacaksınız:
.
Öncelikle senelerdir bize hayatı zindan eden diyet ve diyetisyen cenderesinden vazgeçerek başladım. Diyet lafı bile bize sürekli yemek yeme isteği uyandırıyor, çünkü yasak olan her zaman daha cezbedicidir. Diyetisyen her zaman bizimle yaşamıyor. Biz bizimle yaşıyoruz ve kendimizi ve vücudumuzu herkesten daha çok biz tanıyoruz. Dolayısıyla ben bu işi tek başıma başarabilirim diye kendimi her gün telkin ettim. Bu işin sabır gerektiren bir süreç olduğunu, bu kadar kiloyu hemen almadığım için hemen de veremeyeceğimi, en önemlisi de ‘çabuk gidenin çabuk geri geleceğini’ kendime sürekli tekrarladım. Hemen bir spor merkezine yazıldık ailecek. Haftanın 3 günü akşamları iş çıkışı 1.5-2 saat spor yapmaya ve en en önemlisi de sporu sevmeye başladım. Çünkü spor yaptıkça daha sağlıklı ve fit olacağıma inancım artmaya başladı. Neler mi yaptım? Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm ve spor hocamın bana yazdığı hafif ağırlıklarla çalıştım. Bazen pilates ya da cruch (karın hareketleri) yaptım. İlk zamanlar zorlandığım her hareketi zamanla yapabildikçe kendime olan güvenim daha da arttı. Bu arada öğünlerimi 6’ya böldüm. Hiçbir zaman kendime çok acıkmak için zaman tanımadım. Çünkü siz de bilirsin ki, açlıktan gözümüz döndüğünde önümüze o an ne koyarlarsa onu deli gibi yemeye başlıyoruz. Her 2 saatte bir beslendiğim için hiçbir zaman çok acıkmadım.
.
Sabahları evden 1 bardak su içmeden çıkmıyorum ve kendime hazırladığım 2 dilim kocaman kepekli ekmeğin içine tam yağlı beyaz peynir (peynirimden asla ödün vermem) domates, maydanoz, dereotu, nane ve bazen haşlanmış 1 yumurta koyduğum sandviçimi yiyorum. Bazen sıkılınca arada 1 simiti beyaz peynir ya da light labne peynirle yiyorum. Bazen de 1 kase yağsız sütle müsli yiyiyorum. Yanında şekersiz normal çay ya da yeşil çay içiyorum.
Aralarda 1 avuç badem ya da fındık ya da 2 cevizle 2 kayısı yiyiyorum. Canım tatlı çekiyorsa 1 elmanın üstüne tarçın döküp yiyorum ya da arada bir 1 tane bitter stick çikolatalardan (49 kalori) yiyorum; ama her zaman değil. Yeşil çayımın içine her zaman tarçın çubuklarından koyuyorum ki, hem kan şekerimi düzenlesin, hem de tatlı yeme isteğimi azaltsın. Bu arada günde 2 litre suyumu muhakkak içiyorum. Elimden, çantamdan, çalışma masamdan su şişesi hiçbir zaman eksik değil.
.
Öğle yemeğinde iş yerinde çıkan yemeklerden çorba, zeytinyağlı sebze yemeği ya da sıcak yemek neyse susuz olarak 2 kaşık, bol salata (az yağlı bol limonlu) ve yanında yağsız 1 bardak yoğurt yiyorum. En büyük öğünüm öğle yemeğim. Yemekten hemen sonra 1 fincan yeşil çay, papatya ya da form çayı içiyorum. Sonrada naneli sakız çiğniyorum (çok işe yarıyor, çünkü sürekli bir şey çiğnemek hem metabolizmayı çalıştırıyor, hem de bir şey yeme isteğini tatmin ediyor). 2 saat sonra meyvamı yiyorum: 1 elma ya da 1 kivi ya da 1 portakal ya da yarım muz ya da 1 kase çilek. Yani canım hangi meyveyi çekiyorsa. 1 saat sonra gene acıkıyorum. O zaman da yarım paket form bisküvilerinden, yanında karper ya da labne peynirle yiyiyorum. Aralarda sürekli suyumu içiyorum ve sıcak bir şeyler içiyorum: Çay, yeşil çay, papatya çayı hepsi olur.
En son 6.30’da işten çıkmadan önce 1 haşlanmış yumurta ya da 1 paket ton balığı ya da levrek konservesi (tavsiye ederim çok lezzetli) ya da 1 kepekli tost yiyorum. Sonra 7 de işten çıkıyorum. 8’de spor salonunda yaklaşık 2 saat kalıyorum. 10’da eve gittiğimde 2 adet meyve yiyorum yatmadan önce. 1 bardak da yağsız süt içiyorum ve yatıyorum. Spordan sonra çok acıkmışsam eğer, sütün içine k-fleks koyuyorum, meyveyi de içine doğruyorum. Zaten kocaman bir kase oluyor.
.
Hafta sonu 1 gün serbest gün, canım ne isterse onu yiyorum. Pizza da olur lahmacun da, dondurma ya da tatlı da. Aklıma o hafta ne takıldıysa tadına bakıyorum. Ama pazartesi düzenime geri dönüyorum muhakkak. Spora gitmediğim akşamlar zeytinyağıyla yapılmış sebze yemeği ya da ton balıklı salata ya da ızgara tavuk ya da et yiyorum. Aslında kızartma, pilav, bol sulu yemekler hariç her şeyden yemek mümkün; yeter ki miktarını ayarlayalım ve yanında ekstradan beyaz ekmek, pilav ya da makarna yemeyelim. Makarna yemek istediğimde sadece haşlanmış makarna üstüne yağsız yapılmış domates sosu ya da bol sarımsaklı yoğurtlu yiyiyorum.
1.5 senedir bu şekilde devam ediyorum. Şu an 60 kiloyum ve artık kilo vermek istemiyorum. Sadece bu kilomu korumak istediğim için beslenmeme aynı şekilde devam ediyorum. Sporumu hiç aksatmıyorum, çünkü artık spor yapmak bende bağımlılık yaptı. Aynı çikolata ya da tatlı yemek gibi, çünkü spor yaparken mutluluk hormonu salgılandığı için beyinde aynı etkiyi yapıyor. Kendimi çok zinde, güzel ve sağlıklı hissediyorum. İstediğim her şeyi alıp giyebiliyor ve en önemlisi de kendime yakıştırıyorum. Herkesin beni görünce yüzündeki şaşkınlık ve hayret ifadesi çok hoşuma gidiyor. İş yerinde azmin zaferi olarak sürekli takdir ediliyorum. Kim kilo vermek istiyorsa yanıma gelip tavsiye istiyor benden. Eşim ve oğlum benimle gurur duyuyorlar ve beni çok beğendiklerini sürekli bana söyleyip duruyorlar. 41 yaşındayım ama kendimi 20 yaşında gibi hissediyorum. Aşırı şekerli şeyleri yeme isteğim o kadar azaldı ki, buna ben bile inanamıyorum. Çünkü hipoglisemim resmen bitti. Aşırı kilo yüzünden dizlerimdeki menüsküslerim kilo verince ve tabii sporun da etkisiyle iyileşti. Hipertansiyon ve şeker hastası olma adayıydım, çünkü genetik mirasım da var. Şimdi bu hastalıklardan kendimi nasıl korumam gerektiğini biliyorum. Tüm bunları başarmamın en önemli nedeni her şeyin önce beyinde başlaması ve kendimize olan inancımız. Herkes başarabilir ama önce gerçekten inanmak gerek.
Vücudunda herhangi bir deformasyon oldu mu?
Vücudumda spor yaptığım için deformasyon çok çok az da olsa var. Onun için de şimdi haftada 1 kere hem powerplate’e gidiyorum, hem de kavitasyona (ses dalgalarıyla yağ yakma ve sıkılaştırma). En korktuğum şeylerdi, neyse ki ne sarkma var ne de çatlak, Allah’a çok şükür. Şimdi artık bölgesel olarak beni ne rahatsız ediyorsa onun için uğraşıyorum. Mesela karnım doğum yaptığım için dümdüz olmuyor. İster istemez o bölgede kaslarım daha gevşek. O yüzden powerplate’i ve kavitasyonu karın bölgeme uygulattırıyorum. Ama ağırlık çalıştığım için, ne bacaklarımda ne de kollarımda sarkma oldu.
Peki bu süre zarfında kilo vermen hiç durmadı mı?
Hiç durmaz olur mu? Aylarca süper kilo veriyorken, birden bire bir duruyor, 3 ay gram veremiyordum. Ama bunun geçici bir şey olduğunu, kararlı olarak devam edersem eninde sonunda bu çabalarımın sonucunu alacağımı biliyordum. O zamanlar yeme düzenimi değiştirip, karbonhidrat yemeği kesip protein ağırlıklı (et-tavuk-balık-yoğurt-süt-yumurta-hindi füme) beslenmeye ağırlık veriyordum. Sonra bir tartılıyordum, hoop 2 kilo gitmiş. Hafta da 1 kere tartılıyorum sadece. Ama artık tartılmama gerek bile kalmıyor, çünkü vücudumu o kadar iyi tanıdım ki artık neye ne şekilde tepki vereceğini çok iyi biliyorum. Ben karbonhidratlı yiyecekleri çok seviyorum. Örneğin ekmek-kek-kurabiye-simit-pizza-makarna gibi şeylere bayılıyorum. Artık ekmeklerimi sadece tam tahıllı ekmeklerden seçiyorum. Kek–simit ve kurabiyeleri de tam tahıllı olanlarından bulduğumda (KomşuFırın’da var) alıp yiyiyorum ve tam tahıllı olanlarını beyaz una nazaran daha çok seviyorum. Eskiden sütlü çikolata severdim, artık sadece bitter olanlardan yiyorum ve ağzımın içinde tutabildiğim kadar uzun süre tutuyorum (daha çok zevk veriyor inanın ki). Ha bir de asla ve asla şekerli ve gazlı hiçbir şey içmiyorum. Sadece su-yeşil çay-normal çay-bitki çayları-soda-süt ve ayran. Meyve suyu içmek yerine meyvenin kendisini yiyiyorum, çünkü daha doyurucu ve posalı.
Eskiden hiç su içmezdim ve eminim herkesin sorunu bu: Su içmiyoruz. Ama elinin altında şişe varsa ister istemez el alışkanlığı farkında olmadan bir bakıyorsun ki sürekli elin şişede. Böylece alışkanlık oluşmaya başlıyor. Size bir şey anlatayım: Beynimizin bir şeyi alışkanlık olarak kaydedebilmesi için 21 gün gerekiyor. Yani yeni öğrendiğimiz bir şeyin otomatikleşmesi ya da alışkanlık haline gelebilmesi için, 21 gün aynı şeyi yapmak gerekiyormuş. 21 gün sonunda beyin artık onu kalıcı bir alışkanlık haline getiriyor ve sen istesen de istemesen de düşünmeden o hareketi tekrarlıyorsun. Bunu öğrenmek benim çok işime yaradı doğrusu. Hem bütün bu yaptıklarımı yapabilmek için, hem de gece yatmadan önce ve sabah ilk gözümü açar açmaz tekrarladığım bir mantra var. Hedefin hangi kiloysa örneğin:
“Ben 59 kilo olmaya karar verdim. Bedenim sağlıklı ve metabolizmam olması gerektiği gibi çok hızlı çalışıyor. Vücudumdaki fazla yağların yakılmasına izin veriyorum. Vücudumun çok sıkı, sağlıklı ve fit olmasına izin veriyorum.” diye 9 kere uykuya dalmadan önce ve ilk uyandığımda (bilinçaltına işlemesi için en uygun zamanlar) 21 gün boyunca tekrar ediyorum. 21 gün sonra, birkaç gün ara verip tekrar söylemeye ve bilinçaltına bu bilgiyi iyice öğretmeye devam etmek gerekiyor. Ben bunlara ek olarak hedefim olan bir vücudun resmine her gün bakıp kendimi o şekilde hayal ediyordum. Gözümü her kapatışımda gözümün önüne gelene kadar sürekli baktım o resme. Ve inanın sonunda hedefime o kadar yakın bir noktadayım ki, işe yaradığını gördükçe herkese bunu anlatmak ve işe yaradığını göstermek istiyorum.
İstedikten sonra başaramıyacağımız hiçbir şey yok. Ne demişler başlamak bitirmenin yarısıdır:) İnsan sınırsız bir güç kaynağı, yeter ki bunu anlasın ve hedef koysun kendine. Hedefsiz insan adres olmadan bir yeri aramaya benziyor. Nereye gideceğini bilmeden dönüp durursun olduğun yerde. Ama hedef koyarsan, elindeki adrese ulaşmak için her yolu denersin ve emin ol sonunda muhakkak elindeki adrese ulaşırsın.
—————-
İşte böyle… Bu tip, başarı hikayeleri olanlar her zaman bizimle paylaşabilirler. Son derece mutlu oluruz.
Mrb
hergün burayı okuya okuya başladım diyete her ptesi başladığım diyet her salı gununu bulmadan ptesi akşamı son buldu. 5 şubat 2014 tarihinde bodruma bı otele rez.yaptırdım sonra durdum dedımkı bu senede hangı mayoyu alsamda neremı kapasam sonra tartıldım ve 109 kılo oldugumu gorunce şook oldumm artık kıyafetler bıle benı normal göstermiyoken bikiniler nasıl göstersin. İlk işim spora yazılmak oldu 1 arkadasımla beraber. haftada 4 gün 2 saat spora gidiyorum. Evli olduğum için bir düzen kurmam gerekiyordu. şuan 16 gün oldu ve 3 kilo verdimm. Çok büyük bir alışkanlık haline getirmeye çalıştığım şey yediğim herşeyin kalorisine bakmak.
Sabah 1 dilim ekmek + peynir +domates + salatalık maydonoz + zeytin ortalama 100 kalori alıyodum sabahları
Öğlen çorba 4 yemek kaşığı ana yemek salata öğle yemeği için 400 kalori geçmiyor.
öğleden sonra inanılmaz bir tatlı ihtiyacı oluyor bende bir tane piko çikolata yiyorum 107 kalori akşama doğru 5 gibi 1 elme yiyorum ve işten çıkıp direk salona gidiyorum cunku eve gidersem yemek yeme ıhtıyacı duyuyorum. akşam eve gelince nadiren çok açsam 1 kase corn flakes yiyorum ve yatıyorum.
Sporda 30 dakika yürüyüş 20 dakika normal bisiklet 10 dakika uzay yuruyusu 10 dakika ayakta bisiklet ve 15 dakika twister yapıyorum.
haftada 1 gün step yapıyorum. 3 kilo verdimm çok mutluyum 16 günde hiç veremicem sanıyordum. Ama şimdi ya böyle gidemezsem diye çok korkuyorum bu arada su çok içiyorum günde 20 bardak falan pazar gunlerı oglen kendımı kucuk aklımda kalan yıyeceklerle odullendırıp pazar akşamı 1 saat yuruyus yapıyorum. Böyle işte :)